Çevre, canlı ve cansız olarak iki bölümden oluşur. Ancak ikisi de birbirine bağımlıdır. Çünkü ne canlılar üzerinde veya içinde yaşadıkları cansız çevre olmadan yaşayabilirler ne de cansız çevrenin canlılar olmadan bir anlamı vardır.
Canlılara gelince dünyada insan dâhil iki milyon civarında canlı türü yaşamaktadır. Bunların önemli bir bölümünü hayvanlar, az bir bölümünü de bitkiler oluşturmaktadır. Ancak hayvanların varlığı, tümüyle doğrudan ya da dolaylı bitkilerin varlığına bağlıdır.
Çünkü bitkilerin çok büyük bir bölümü, hem hayvanların solunumu için gerekli oksijeni hem de temel besin maddelerini üretir. Bu nedenle, öncelikle yabani bitki örtüsünün ve ormanların mutlak korunması gerekir.
Yüksek biyolojik çeşitliliğe ve dinamik bir yapıya sahip olan sulak alanların önemi ancak son yıllarda anlaşılmaya başlanmıştır. Ülkemizde daha önceleri sıtma ile mücadele amacıyla kurutulmaya başlanan sulak alanlar, sonraki yıllarda yerini tarımsal toprak kazanımı ve yaygın drenaj çalışmalarına bırakmıştır. Tropikal ormanlardan sonra birim alanda en yüksek organik madde üreten sulak alanların, ekolojik ve ekonomik açıdan sayısız faydaları bulunmaktadır.
Her şeyden önce bataklıklar yaşam üretir. Büyük miktarda karbon içerdiklerinden bataklıklar karbonun atmosfere karbondioksit olarak karışmasını engeller. Bataklıklar suyu kirleten maddeleri çevreden kendi içine çekerek göllerin, nehirlerin ve su kaynaklarının temiz kalmalarını sağlar.
Yağmurların sürekli yağması sonucu ortaya çıkan suları sünger gibi emerek insanları felaketten kurtarır. Aynı zamanda toprağı bir arada tutan yapıştırıcı gibidir. Bataklıkların en yararlı olduğu konu birçok kuş türünü barındırmasıdır. Türkiye’de bulunan 426 kuş türünün 250’sini göçmen türler oluşturmaktadır. Kuşlar kuzey-güney doğrultusunda göç hareketi sırasında sulak alanlarda dinlendikten sonra yollarına devam etmekteler. Sulak alanlarda yapılacak kurutma çalışmaları kuşların sayısında azalmaya yol açacaktır.
İran’ın Ramsar kentinde 1971 yılında imzaya açılan Ramsar (Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması) Sözleşmesi 1975 yılında yürürlüğe girmiştir. Taraf ülkelere toprak planlamalarında sulak alanların koruma önlemlerini göz önünde bulundurma yükümlülüğü getiren Ramsar Sözleşmesi’ne Türkiye de taraf olmuştur.
Sözleşme, sulak alanların korunması konusunda taraf ülkelerin ulusal politikalar belirlemelerini öngörmekte ve koruma için uluslararası işbirliğini artırmayı hedeflemektedir.