Fransızlar, Güneydoğu’ya asker çıkarıp buradaki illerimizi işgale başladıklarında, yediden yetmişe bütün yöre halkı düşman işgaline karşı direnişe geçti. Bu öyle bir direniş ve savunma idi ki Fransızlar âdeta bir bataklığa saplandılar ve neticede buradan nasıl çıkacaklarını bilemediler.
Çünkü askerlikte bir kaide vardır; eğer işgal edilecek bir yeri oranın sivil halkı ne pahasına olursa olsun savunacak olursa işgalcinin işi çok zorlaşır. Bunun örnekleri Antep’te, Maraş’ta, Urfa’da ve bütün Anadolu’da görülmüştür. Antepli vatandaşlarımız Antep’e “Gazi” unvanını kazandırdılar. Maraş, “Kahraman”; Urfa “Şanlı” oldu.
Bu mücadelede çocuklar da destan yazdılar. Antep mıntıkasında bunların en meşhurları Antepli Kebapçı Said Ağa’nın oğlu Mehmet, Şahin Bey’in oğlu Hayri, Şehit Yolağasının oğlu Mehmet Ali, Arzuhalci Ali Efendi’nin oğlu İsmail adındaki 11 12 yaşlarındaki çocuklardır. Bu çocuklar Arslan Bey’in başında bulunduğu milis kuvvetin içindeydiler, diğer Kuvayımilliyeciler gibi silahlı olup yeri geldiğinde çatışmalara katılıyor ve çoğu zaman da istihbarat hizmetinde bulunuyorlardı.
1920 yılının Ağustos ayında Antep kuşatmasının sıkışmış olduğu bir günde, Heyet-i Merkeziye, şehrin durumunu, Maraş’a yakın Sam köyünde bulunan Kolordu Komutanı Miralay Selahaddin Adil Bey’e bir rapor hâlinde yazmak lüzumunu hissetmişti. Hazırlanan mektubu, Fransız kuşatmasını yarıp götürebilecek kişi aranırken bu çocuklardan İsmail ve Mehmet göreve talip oldular. Mektup, Heyet-i Merkeziye tarafından bu iki çocuğa teslim edildi.
Bu iki yavrucak silahlarını bırakıp başlarına keçe külah giyerek bir dilenci kılığına girdiler ve mektubu ilgili komutana ulaştırmak üzere yola çıktılar. Ancak kuşatma altında olan bölgede ilerlerken düşman askerlerine yakalandılar. Mehmet, mektubu bir bağ kütüğü altına saklayarak düşmanın eline geçmesini önledi.
Fransız askerleri, casus yakaladık diye bu iki çocuğu, komutanları Kurmay Yarbay Abadi’nin huzuruna kadar çıkardılar. Çocukları konuşturmak istediler. Ancak bu çocuklardan: “Bizim babamız anamız şehit oldu. Dilenmek için çıktık. Şehirde yiyeceğimiz yok idi.” cevabından başka bir şey işitemeyince, Mehmet ve İsmail’i şehre geri dönmek şartıyla serbest bıraktılar.
Akşam vakti yola çıkan bu çocuklara, siperlerdeki düşman askerleri kasten ateş açtılar. İsmail dokuz, Mehmet dört yerinden yaralandı. Düşman mıntıkasında sabaha kadar kan kaybeden çocuklar, sabahleyin Fransızlar’ın cephedeki kendi yaralılarıyla birlikte hastaneye kaldırıldılar. Mehmet’in hastanede ayağı kesilerek hayatı kurtarıldı. Ancak İsmail hastanede şehit oldu. Bir ayağı kesilen Gazi Mehmet hastanede iyileştikten sonra Türkler’de esir bulunan Fransız kuvvetlerindeki iki Senegalli asker ile değiştirilerek Fransızlar’ın elinden kurtarıldı.
Gazi Mehmet dönüşünde yine Arslan Bey’in müfrezesine katıldı. Elinde silahı tek ayağıyla sonuna kadar Millî Mücadele’de bilfiil yer aldı.