Su Ekosistemlerinin İşleyişi

Yeryüzünün büyük bir kısmını kaplayan su, diğer doğal sistemlere de önemli etkide bulunmaktadır. Bu etki, su döngüsü sayesinde gerçekleşmektedir.

Deniz ve okyanuslardan buharlaşan su, karalara yağış olarak düşmektedir. Yağışlar, doğal bitki örtüsünün yetişmesinde ve diğer canlılar için hayati öneme sahip olan su kaynaklarının beslenmesinde büyük bir öneme sahiptir. Yer altı sularının akarsuların ve göl sularının tükenmemesi bu yağışlara, diğer bir deyişle su döngüsüne bağlıdır.

Kayaçların ayrışması ve toprak oluşumunda önemli bir etkiye sahip olan su, aynı zamanda yer şekillerinin biçimlenmesinde de önemli bir etkiye sahiptir. Yeryüzü şekillerinin önemli bir kısmı suların etkisiyle oluşmuştur.

Buharlaşmayla atmosfere geçen su buharı nem, bulut, sis ve yağış gibi hava olaylarını oluşturmakta, yeryüzünün aşırı ısınmasını ve soğumasını önlemektedir.

Okyanus ve denizlerdeki akıntılar, sıcaklığı bir bölgeden başka bir bölgeye taşıyarak sıcaklık dağılışını dengelemektedir. Örneğin kutup çevrelerindeki soğuk sular, alçak enlemlere taşınırken Ekvator çevresindeki sıcak sular ise yüksek enlemlere taşınmaktadır.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Göllerde, nehirlerde, buz, yağmur ve kar olarak her gün etrafınızda suyu görürsünüz. Bunun dışında görmediğiniz ve yer altında hareket eden çok büyük miktarlarda su da vardır. Yer altı suyu birçok akarsuyun akışına ana katkı sağlayan su kaynağıdır.

(http://water.usgs.gov/edu)

Fotoğraf 1.29 Dalga çatlaması sonucunda atmosfere aerosoller yayılır.
Fotoğraf 1.29 Dalga çatlaması sonucunda atmosfere aerosoller yayılır.

Deniz ve okyanuslarda dalga çatlaması (Fotoğraf 1.29) sonucu havaya karışan aerosol adı verilen tuzlar, yoğunlaşma çekirdeklerini oluşturarak yağış oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Bu mineraller, yağışlarla yere düşerek aynı zamanda toprağın verimini artırmaktadır.

Okyanus ve denizler, tuzlu su ekosistemini oluşturmakta ve bu ortamlar, çok sayıda canlı türünün yaşam alanını meydana getirmektedir.

Yeryüzündeki sulak alanların oluşması ve sürekliliği öncelikle su döngüsüne bağlıdır. Sulak alanların korunması için İran’ın Ramsar Şehri’nde yapılan ve ülkemizin de taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi’ne göre sulak alanların tanımı şu şekilde yapılmıştır:

“Doğal ya da yapay, sürekli ya da mevsimsel; tatlı, acı ya da tuzlu, durgun ya da akan su kütleleri, bataklıklar, turbalıklar ve gelgitin çekilmiş alanında derinliği altı metreyi aşmayan deniz suları sulak alanları oluşturmaktadır.”

Her biri bir ekosistem oluşturan bu sulak alanlar biyoçeşitlilik açısından önem taşımakta ve iklim olayları üzerinde rol oynamaktadır.

Ülkemizde çok sayıda sulak alan bulunmaktadır. Bu sulak alanların bir kısmı Ramsar Sözleşmesi’ne göre korunma statüsündedir. Akyatan Gölü (Adana), Burdur Gölü, Gediz Deltası (İzmir), Kuş Gölü (Balıkesir), Seyfe Gölü (Kırşehir), Ulubat Gölü (Bursa), Kızılırmak Deltası (Samsun), Göksu Deltası (Mersin), Sultan Sazlığı (Kayseri) (Fotoğraf 1.30), Yumurtalık Lagünü (Adana), Meke Tuzlası Gölü (Konya), Kızören Obruğu (Konya), Nemrut Gölü (Bitlis) ve Kuyucuk Gölü (Kars) koruma altında olan sulak alanlarımızdandır.

Fotoğraf 1.30 Sultan Sazlığı ülkemizdeki sulak alanlardan biridir.
Fotoğraf 1.30 Sultan Sazlığı ülkemizdeki sulak alanlardan biridir.

Bu alanlarımızın her biri endemik özelliğe sahiptir. Diğer bir deyimle her biri yeryüzünde tektir. Bazı sulak alanlarımız, endemik canlı türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Örneğin akarsu ekosistemlerinde yaşayan omurgasızların büyük çoğunluğu endemiktir. Burdur Gölü’nde yaşayan Aphanius durduricus endemik bir balık türüdür.

Van Gölü’nde yaşayan ve inci kefali olarak bilinen Alburnus tarichi de endemik türlerden biridir. Yeryüzünde eşi benzeri olmayan bu türlerin ve dolayısıyla bunların yaşam alanı olan sulak alanların korunması gerekir. Örneğin yılanboynu olarak bilinen Anhiga malanogaster Amik Gölü kurutulduğu için soyu tükenen bir kuş türüdür.

>> Çevre Açısından Sulak Alanların Önemi Nedir? (Okumak için tıklayın)

Yorum yapın