Bir ülkedeki nüfusun özelliği, ülkenin gelişmişlik düzeyi hakkında önemli bilgiler verir. Ayrıca planlı bir ekonomi için nüfusun özelliklerinin bilinmesi gerekir.
Nüfusun başlıca özellikleri şunlardır:
- Nüfusun yaş gruplarına ve cinsiyete göre dağılımı,
- Çalışan nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı,
- Nüfusun eğitim durumu,
- Nüfusun kır ve kente dağılımı.
a- Nüfusun Yaş Grupları ve Cinsiyete Göre Dağılımı

2017 sayımına göre Türkiye toplam nüfusunun %23,6’sını 0 14 yaş grubunda bulunanlar oluşturmaktadır (Grafik 2.7). Bu durum, Türkiye’de doğurganlık oranının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.
15 64 yaş grubundakilerin oranı ise %67,9’dur. Buna göre nüfusumuzun büyük bir kısmını genç yaştakiler oluşturmaktadır. Genç yaştakilerin toplam nüfus içindeki oranının yüksek olması doğum oranının yüksek, ortalama yaşam süresinin kısa olmasından kaynaklanmaktadır.
65 yaşın üzerinde olanların oranı %8,5’tir. Yaşlı nüfus oranının düşük olması da ortalama yaşam süresinin kısa olmasından kaynaklanmaktadır.

Nüfusun özelliklerinden biri de cinsiyete göre dağılışıdır (Grafik 2.8). Türkiye’de kadın ve erkek nüfusu hiçbir yaş grubunda eşit değildir. 2017 sayımına göre Türkiye nüfusunun %50,2’si erkek, %49,8’i kadındır.
0 64 yaş grubunda kadın ve erkek sayıları arasında önemli bir fark yoktur; ancak erkeklerin sayısı biraz daha fazladır. 65 yaş ve üstü grubunda ise kadın (Fotoğraf 2.21) sayısı daha fazladır. Bu durum kadınların ortalama yaşam süresinin daha uzun olmasından kaynaklanmaktadır.

BİLİYOR MUSUNUZ? |
Toplam Doğurganlık Hızı Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem (15 49 yaş grubu) boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade etmektedir. Toplam doğurganlık hızı, 2015 yılında 2,15 çocuk iken 2016 yılında 2,10 çocuktur. Yani bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2016 yılında 2,10’dur. Toplam doğurganlık hızı illere göre incelendiğinde, 2016 yılında toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 4,33 çocuk ile Şanlıurfa’dır. Şanlıurfa ilini 3,69 çocuk ile Ağrı, 3,46 çocuk ile Siirt ve 3,45 çocuk ile Şırnak izlemektedir. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu il ise 1,46 çocuk ile Karabük’tür. Karabük ilini 1,48 çocuk ile Eskişehir ve Edirne, 1,50 çocuk ile Zonguldak izlemektedir. (http://www.tuik.gov.tr) |
b- Çalışan Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Dağılımı
Ülkemizde 15 ile 64 yaş arası nüfus, çalışma çağındaki nüfus olarak kabul edilmektedir. Çalışma çağında olup mal ve hizmetlerin üretimi için emek harcayan nüfusa iş gücü denir. Türkiye’de iş gücüne katılan nüfus, çalışma çağındaki nüfusun yarısından fazladır (%56,8 2017).
Türkiye’de 1950’den sonra iş gücü oranında azalma, çalışmayan nüfus oranında ise artma gözlenmektedir. Bu durumun başlıca nedenleri şunlardır:
- Hızlı nüfus artışı,
- İş alanlarının nüfus artışına paralellik göstermemesi,
- Tarımda makineleşmeye bağlı olarak meydana gelen iş gücü fazlalığı,
- Çalışma çağında olduğu hâlde emekli olanların bulunması,
- Eğitim görenlerin sayısının artması.
Çalışan nüfusun iş kollarına göre dağılışı, ülkelerin gelişmişlik düzeyi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Gelişmiş ülkelerde aktif nüfusun önemli bir kısmı, sanayi ve hizmet alanlarında çalışır. Az gelişmiş ülkelerde ise tarım sektöründe çalışanların oranı daha fazladır.
Türkiye’de çalışma çağındaki nüfus, genel nüfusun %67,9’unu oluşturmaktadır. 2017 nüfus sayımına göre aktif nüfusun yaklaşık beşte biri tarım sektöründe çalışmaktadır. Sanayileşmeye bağlı olarak tarımda çalışanların oranı gittikçe azalmaktadır.

Türkiye’de nüfusun %19,1’i sanayi sektöründe çalışmaktadır (Grafik 2.9).
Bu sektörde çalışanların oranı gittikçe artmaktadır.
Çalışanların en fazla olduğu alan hizmet sektörüdür. Aktif nüfusun yarısından fazlası hizmet sektöründe çalışmaktadır. Hizmet sektörünü oluşturan iş kolları çok çeşitlidir. Ticaret, ulaşım, eğitim (Fotoğraf 2.22), yönetim, sosyal hizmetler vb. alanlarda çalışanların oranı her yıl artış göstermektedir.

c- Nüfusun Eğitim Durumu
Nüfusun eğitim durumuna bakılarak ülkenin gelişmişlik düzeyi hakkında doğrudan bilgi edinilebilir. Nüfusun eğitim durumunu yansıtan ölçütlerden biri, okuryazar oranıdır. Gelişmiş ülkelerde okuryazar oranı yüksektir.
Ülkemizde okuryazar oranı, sürekli artmaktadır. Türkiye’de 1 Kasım 1928’de çıkarılan “Yeni Türk Harflerinin Kabulü” kanunuyla Arap harfleri yerine Lâtin harfleri kabul edilmiş ve ülke genelinde okuma yazma seferberliği başlatılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazma oranı
%10’un altındaydı. 2016’da okuryazar oranı %96,2 olmuştur (Grafik 2.10). Bu da ülkemizdeki okuryazar oranında büyük bir gelişme olduğunu göstermektedir.
Günümüzde okuryazarlık; iletişim, kültürel ve toplumsal gelişme için zorunlu ihtiyaçlardan biri hâline gelmiştir. Bu nedenle okuryazarlıktan çok, nüfusun eğitim gördüğü okullara göre dağılışı önemlidir.
Okuryazar olanların yarısına yakınını ilkokul, ortaokul ve ilköğretim mezunları oluşturmaktadır. Lise ve dengi okullardan mezun olanların oranı okuryazar nüfusun beşte birine yakındır. Üniversite (Fotoğraf 2.23) mezunlarının okuryazar nüfus içindeki oranı ise yaklaşık onda birdir.
Türkiye’de örgün (okuldaki) eğitimin yanı sıra yaygın (okul dışı) eğitime de önem verilmektedir. Ayrıca mesleki eğitim kurumları da özellikle son yıllarda önem kazanmıştır. Liselerin yaklaşık yarısı mesleki eğitime yöneliktir. Çıraklık eğitimi de son yıllarda önem kazanarak yaygınlaşmıştır.
Türkiye’de okuryazar oranının cinsiyete göre dağılışında da farklılıklar vardır. Kadın okuryazar oranı (%93,7), erkek okuryazar oranına göre (%98,6) daha düşüktür.

ç- Nüfusun Kır ve Kente Dağılımı
Kırsal ve kentsel nüfus ayrımı değişik ölçütlere göre yapılmaktadır. En yaygın ölçütler; ekonomik etkinlik ve nüfusa göre olanıdır.
Kırsal ve kentsel nüfus ayrımında kullanılan ölçütlerden biri, ekonomik etkinliktir. Bu ölçüte göre nüfusun yarısından fazlası, tarımdan kazanç sağlıyorsa kırsal; sanayi, ticaret vb. tarım dışı sektörlerde çalışıyorsa kentsel nüfus olarak değerlendirilir.
Kırsal ve kentsel nüfus ayrımındaki diğer bir ölçüt nüfustur. Bu konuda da ülkeler arasında belirlenmiş kesin bir ölçüt yoktur. Ülkeden ülkeye değişen değerler kullanılmaktadır.

Türkiye’de nüfusu 10.000’in altındaki yerlere kırsal yerleşim (Fotoğraf 2.24), buradaki nüfusa da kırsal nüfus denir. Nüfusu 10.000’in üstündeki yerler, kentsel yerleşim olarak kabul edilmektedir. Buralarda yaşayan nüfusa da kentsel nüfus denir.
Türkiye’de kentli nüfus oranı hızla artarken kırsal nüfus oranı azalmaktadır. 1927 yılında %22 olan kent nüfusu, 1970’te %38’e, 2003’te ise %65’e, 2017’de %92,5’e ulaşmıştır (Grafik 2.11). Kent nüfusunun artması doğal nüfus artışı ve kırdan kente olan göçlerle gerçekleşmektedir.
Ayrıca 2012’de büyükşehir yasasının değişmesi de kır ve kent nüfusunun değişmesine önemli ölçüde etkide bulunmuştur. Bu yasaya göre birçok köy mahalle konumuna geçmiştir. Kentsel nüfusun artışı ile sanayileşme düzeyi arasında bir paralellik vardır. Sanayinin fazla gelişmiş olduğu Marmara, kentsel nüfus oranının en fazla olduğu yerdir.
Karadeniz ve Doğu Anadolu’da kırsal nüfus oranı fazladır. Bu yerlerde, kırsal nüfus oranının fazla olmasının nedenleri sanayinin yeterince gelişmemiş ve tarımın temel uğraşı olmasıdır.
