Doğal Kaynak Kullanımında Gelişmişlik Düzeyinin Önemi

Doğal kaynakların kullanım şekli ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Bu farklılık, öncelikle ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak kullanılan teknoloji ve yöntem farklılığından kaynaklanır.

Gelişmiş ülkeler, doğal kaynakları kullanırken çevreye en az zarar vermeye çalışmakta ve doğal kaynağın sürdürülebilir kullanımına önem vermektedir. Az gelişmiş ülkelerde çevre duyarlılığı ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ikinci planda kalmaktadır.

Doğal kaynaklardan biri olan ormanların kullanımı, ülkelere göre farklılık göstermektedir. Örneğin Finlandiya yüz ölçümünün %75’i ormanlarla kaplıdır. Bu ülkenin en önemli doğal kaynaklarından biri olan ormanlardaki ağaçlar, ülkedeki iklim koşullarından dolayı yavaş gelişmektedir. Finlandiya’daki ağaçların kullanım değeri bakımından kalitesi yüksektir. Ülkedeki ormanlar, dünya orman varlığına göre çok azdır ancak Finlandiya dünya kâğıt ve karton üretiminde ilk sıralarda yer almaktadır.

Aynı şekilde, ülke kereste üretiminde de ilk sıralardadır. Ormanı az olduğu hâlde ülkenin ormandan çok gelir elde etmesinin nedeni, bu doğal kaynağının kullanım şekline büyük bir özen gösterilmesidir. Ülkede ormanların sürdürülebilir kullanımı için kesilen ağaçların iki misli ağaç yetiştirilmektedir (Fotoğraf 4.21).

Fotoğraf 4.21 Finlandiya’da ağaçlandırma çalışmalarından biri
Fotoğraf 4.21 Finlandiya’da ağaçlandırma çalışmalarından biri

Endonezya, orman bakımından zengin ülkelerden biridir. Ancak bu ülkede ormanların etkili kullanımıyla ilgili birçok sorun yaşanmaktadır. Bu sorunların başında tarım alanı açmak için ormanların yok edilmesi gelmektedir (Fotoğraf 4.22). Ülkede ormanların önemli bir kısmı yok edilerek tarım alanına dönüştürülmüştür. Ülke nüfusunun çok olması ve nüfusun sürekli artmasına bağlı olarak tarım ürünlerine ihtiyaç artmaktadır. Bu da tarım alanlarının ormanların aleyhine genişlemesine neden olmaktadır.

Endonezya’da orman kullanımıyla ilgili ikinci bir sorun, yürürlükte olan kanunlara aykırı şekilde ağaç kesilmesidir. Benzer bir durum, Brezilya için de geçerlidir. Brezilya’da da hayvanlara otlak alanı açmak için ormanlar yok edilmektedir. Bu iki ülke, orman tahribatının en çok olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Ormanların yok edilmesiyle birlikte öncelikle bir ekosistem ortadan kaldırılmaktadır.

Fotoğraf 4.22 Endonezya’da orman tahribatı
Fotoğraf 4.22 Endonezya’da orman tahribatı

Ayrıca dünyanın akciğerleri olarak kabul edilen bu oksijen depolarının azalması sonucunda, önemli çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Atmosferdeki karbon oranının artması, küresel ısınma ve asit yağmurları, bu çevre sorunlarının bazılarıdır.

Orman işletmeciliği bakımından ülkemizde de önemli sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunların başlıcaları kasıtlı çıkarılan orman yangınlarının önlenememesi, hemen her yıl yangınlar soncu ormanların bir kısmının yok olması ve kaçak ağaç kesimleridir. Orman köylerine sağlanan kalkınma desteğinin yetersiz olması ve ormanların korunması için gerekli eğitimin yetersiz kalması da ayrıca yaşanan sorunlardır.

Ülkemizde ormancılığın geliştirilmesi ve ormanların sürdürülebilir kullanımı bakımından önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu amaçla yapılan çalışmalar sonucunda orman alanlarımız genişlemektedir. Örneğin 1973’te %26,1 olan orman alanımız, yapılan ağaçlandırma çalışmaları sonucunda 2015’te %28,6’ya yükselmiştir. Ormanlarımızla ilgili yapılan çalışmalardan biri de ormanların niteliğinin iyileştirilmesidir.

Bu doğrultuda yapılan çalışmalar sonucunda iyi nitelikli olan koru ormanlarımızın oranı artarken baltalık ormanlarımızın oranı azalmaktadır. Ayrıca ormanlarımızın gençleştirilmesi ve ormanların sürdürülebilir kullanımı bakımından da çalışmalar devam etmektedir.

Doğal kaynaklar arasında yer alan sulak alanların kullanımı da bazen çevresel sorunlara neden olmaktadır. Örneğin 1968’de alınan yanlış bir karar sonucu Amik Gölü kurutulmuştur. Gölün suları, açılan dört drenaj kanalı ile Asi Nehri’ne boşaltılmıştır. Göl tabanı, tarım alanına dönüştürülmüştür. Tarım yapılmaya başlanan göl tabanı, çevresine göre altı metre daha alçakta bulunmaktadır. Bu nedenle yağışlı dönemlerde bu çanağa dolan su (Fotoğraf 4.23), drenaj kanallarının tıkanması sonucunda tarım alanlarını su altında bırakmaktadır. Bu durum hem ekolojik dengenin bozulması hem de tarım alanlarının sıklıkla zarar görmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Fotoğraf 4.23 Kurutulan Amik Gölü’nün bulunduğu yer, zaman zaman sular altında kalmaktadır.
Fotoğraf 4.23 Kurutulan Amik Gölü’nün bulunduğu yer, zaman zaman sular altında kalmaktadır.

Sulak alanların yanlış kullanım örneklerinden biri de Aral Gölü’dür. Kazakistan ve Özbekistan sınırları arasında yer alan bu gölden, pamuk tarlalarını sulamak için aşırı derecede su çekilmiş, gölü besleyen Amuderya ve  Siriderya  nehirleri üzerinde barajlar kurulmuştur. Böylece gölü besleyen kaynaklar azalmış, gölün su kaybı artmıştır. Bunun sonucunda göl, çekilmeye başlamış, , alanı daralmış, gölün önemli bir kısmı kurumuştur (Fotoğraf 4.24).

Fotoğraf 4.24 Aral Gölü’nün bir kısmı çöl hâline gelmiştir.
Fotoğraf 4.24 Aral Gölü’nün bir kısmı çöl hâline gelmiştir.

Ayrıca tarım alanlarında kullanılan gübreler ve kimyasal ilaçlardan dolayı göl önemli ölçüde kirlenmiştir. Çevre açısından önemli sorunlar oluşturan bu gelişmeler, göl ekosistemine zarar vermiş, göl çevresindeki tarım alanlarının da verimsizleşmesine ve gölde gerçekleştirilen balıkçılığın büyük ölçüde azalmasına neden olmuştur.

Fotoğraf 4.25 Aral Gölü’nde yıllara göre değişim
Fotoğraf 4.25 Aral Gölü’nde yıllara göre değişim

Aral Gölü’ne (Fotoğraf 4.25) kıyısı olan Kazakistan ve Özbekistan, bu doğal kaynağın yanlış kullanımından dolayı büyük zararlar görmüştür. Bu nedenle Orta Asya cumhuriyetleri Aral Gölü’nü kurtarmaya çalışmaktadır. Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan 1992’de Aral Gölü’nü kurtarmak ve korumak için bir fon oluşturmuştur. Bu çerçevede gölü besleyen suların daha az tutulması ve bu ülkelerin zarar görmeden Aral Gölü’ne daha çok su katılması için çaba sarf etmelerine karar verilmiştir.

Bunun sonucunda Aral Gölü’nün seviyesi yükselmeye başlamış, gölün alanı genişlemiştir. 1999’da Aral Gölü’nü kurtarmak için Kazakistan’da yapılan zirve sonucunda önemli gelişmeler kaydedilmiş, belirtilen ülkeler dışında birçok ülke bu projeye ekonomik destek vermiştir. Günümüzde hâlen Aral Gölü’nün eski konumuna ulaşması için çalışmalar devam etmektedir.

Aral Gölü, dünyaya şu gerçeği öğretmiştir: Doğal kaynakların plansız kullanımı kısa sürede elde edilecek kazançların kat kat üzerinde masraflarla geri döndürülememekte ve bu tür uygulamalar büyük çevre sorunlarına neden olmaktadır.

Yorum yapın